30 Eylül 2010 Perşembe

uzakdoğu korku filmlerinde anne kız olayı

..Bu yazı spoiler içerir...


Birkaç gün önce bir filmi yarısına kadar izleyip bırakmıştım. Bu gece de kuzu erkenden uyudu, biraz ortalığı toplamaca vs. yatmadan önce devamını izleyeyim dedim.Film, Gizemli Roman 2010 yapımı bir Kore filmi. Filmin öyküsünü anlatmayacağım, çok uçuk ve çok şaşırtıcı bir öyküsü de yok zaten. Benim ilgimi çeken, bugüne kadar izlediğim uzakdoğu yapımı korku filmlerinin çoğunda yer alan anne-kız ilişkisi motifi. Uzakdoğu toplumlarında, özellikle Kore ve Japonya'da okuduğum ve öğrendiğim kadarıyla geleneksel aile yapısı  hakim, aynı bizdeki gibi. Ve yeni dünya düzeniyle birlikte bu yapı kırılmaya başlıyor, aynı bizdeki gibi. Kadın erkeğin bir adım gerisinden gelen, kendini hizmete adayan bir varlıkken, çalışma hayatına giriyor, bazen yalnız anne olarak çocuğuna bakıyor. 

Karanlık Sırlar, Yönetmen: Ji-Woon Kim
Bazen Halka(Ringu)'daki  gibi çocuğuyla arzu-nefret ilişkisi geliştiriyor. Hatırlanacağı üzere, Sadako'nun annesi aslında çocuğunun olması tıbben imkansız olduğu halde bir çok alternatif yöntemi deniyor, sonunda bir çocuk sahibi oluyordu. Bir yerde anne olmak uğruna kendi yazgısını zorluyor, amiyane tabirle başına belayı alıyordu. Çünkü nedir, bir şey olmuyorsa olsun diye çok zorlamayacaksın, bu benim düşüncem tabii. Ama alttan bu mesaj da veriliyordu. Sadako, normal bir çocuk gibi sevgiye karşılık veremiyor, annesini korkutuyor ve huzursuz ediyordu. Asla uyumuyordu. 
Ringu, Yönetmen: Hideo Nakata
Bazen Karanlık Su (Honogurai Mizu No Soka Kara) filmindeki gibi, çalışan bir anne anaokulunun çıkış saatine yetişemiyor, ortada kalan çocuğun başına türlü şeyler geliyordu. Huzursuz bir ruha dönüşen çocuk, bir anne arıyordu, ip orada kopuyordu. Karalık Su, benim için de bir korku filmi olmaktan öte dram yanı ağır basan bir film olmuştur. Annenin yalnızlığı, çocuğu alacak bir alternatif yakınının bulunmayışı, kontrolü kaybetmesi beni çok etkilemiştir. Bir yandan da düşündüğümü hatırlıyorum, acaba zaten içi feci şekilde endişelerle dolu günümüz annesinin vicdanını daha da rahatsız edecek bir film olarak toplumsal bilinçaltına hizmet etsin diye mi yapılmıştır diye.  
Karanlık Su, Yönetmen: Hideo Nakata

Karanlık Sırlar'da ise kız kardeşlerin üvey anneyle olan gerilimi konu ediliyordu. Annelik, öz annenin hastalanması, babanın hemşireyle yakınlaşması ve hemşirenin üvey anne olması travma yaratıyordu. Bu film, benim en sevdiğim uzakdoğu-korku filmi çünkü olağanüstü bir görselliğe sahip. Öykü çok güçlü, korkutucu anlar akıl oynattıracak cinsten ve tüm bunların ötesinde dekorlar, giysiler, renkler, atmosferi mükemmel kılmış.
Karanlık Sırlar, Yönetmen: Ji-Woon Kim
Karanlık Sırlar, Yönetmen: Ji-Woon Kim

Karanlık Sırlar, Yönetmen: Ji-Woon Kim
Kanlı Ayakkabılar (Bunhongsin )'da, ayağına giyeni ölüme sürükleyen büyüleyici bir nesne olan pembe ayakkabılar anne ve kız arasında paylaşılamıyordu. Üstelik, kızı yaklaşık 6 yaşlarında olduğu halde. Bu filmin senaryosu Andersen'in "Kırmızı Ayakkabılar" masalından esinlenilerek yazılmış. Genel mottosu "senin olmayanı alma" olarak özetlenebilecek bu filmde, anne-kız çatışması yalnızca bir motif elbette; konu bunun üzerine kurulmamış. Yine de anne-kız ilişkisi gerilimi şiddetlendiren bir motif olarak öyküye katkı sunuyor. Söylemeye gerek var mı anne, kendisini aldattığını öğrendiği kocasını terk etmiş yalnız bir anne. Genel formülasyona uygun yani. 
Kanlı Ayakkabılar (Bunhongsin), Yönetmen: Yong-gyun Kim
Kanlı Ayakkabılar (Bunhongsin), Yönetmen: Yong-gyun Kim

Son izlediğim filmde ise Gizemli Roman (Beseuteu Serreo) ana öykünün bir köşesinde bestseller yazarı çok hırslı bir yazar, işiyle ilgili çok önemli bir telefon görüşmesi yaparken küvette yalnız bıraktığı kızı kazayla ölür. Bunu kabullenemeyen kadın, kızı yanındaymış gibi onu görür ve onunla konuşurken bir yandan da yazmaya çalıştığı için ona vakit ayıramamakta ve sinirlenmektedir.  Çok irkiltici bir sahnede küçük kızı annesine, "gülünce çok güzel oluyorsun ama kitapların çok satınca gülersin sadece" diyor.  Burada da anne olmakla kariyeri arasına sıkışmış (ve bingo, kocasını terk etmiş ve yalnız olan) bir kadın, öykünün mihenk noktası oluyor. 
Gizemli Roman (Beseuteu Serreo), Yönetmen: Lee Jeong-Ho
Gizemli Roman (Beseuteu Serreo), Yönetmen: Lee Jeong-Ho
Bu filmlerdeki neredeyse tüm annelerin çocukları kızdır (bir nevi kendi tekrarları) ve annelerin çocuklarıyla ilgili bir vicdan muhasebeleri mutlaka vardır. Belki de kendilerinin tekrarı olarak gördükleri çocukları ile aslında derinde kendileriyle bir çekişmeleri bulunmaktadır.  


Örneklerde vermedim ama Garez ve Cevapsız Arama'da da bunlar görülebilir (gerçi garezdeki çocuk erkekti). Çalışıyor olmak, hırs yapmak, işine odaklanırken çocuğu ihmal etmek, ihmalin feci sonuçlar doğurması ve suçluluk / yetersizlik hisleri; bu filmlerdeki gerilim unsurundan daha çok geriyor beni. En sevilen varlığın, birden bir tehdide dönüşmesi. Aslında çok daha ayrıntılı bir yazı olabilirdi ama buna daha fazla zamanım yok. Belki tekrar girilebilir bu mevzulara.   

2 yorum:

beste dedi ki...

bu seriye the chaser filminide ekleyecegim izninle ama korkunc bir korku filmi bir daha asla boyle bir film seyretmek istemiyorum.

Kırmızı Şapka dedi ki...

Hımm... Evet listeye alayım ilk fırsatta izleyeyim. Merak ettim. Bu arada ben de Karanlık Su filminin bir daha izlemem. izleyemem.