14 Temmuz 2016 Perşembe

Zaman üzerine düşünceler...

Kıbrıs'ta beşinci yılımız biterken, üniversitenin mezuniyet töreninde de bu akşam beşinci kez bulunacağız. Sanki daha yeni gelmişim gibi. Zaman kanatlandı geçti. Zaman üzerine düşünüyordum, hep düşünürüm. Mesela en sevdiğim film türlerinden biri zaman makinası ya da zamanda yolculuk üzerine olanlardır. Bir de paralel evrenler tabii, seçimlerle şekillenen alternatif  varoluşlar...

Zaman aktıkça, babamın yaşayamadığı yılları saymamak benim için imkansız. Aklımın köşesinde, orada, zamanın onun için durduğu. Benim için de duran şeyler oldu, kendime yakından bakma çabası örneğin. Bu blogla bunu yapardım. Herkesten uzak, çoğu yakınımın bilmediği bir kendiyle başbaşa kalma yeri. Bu durdu örneğin. Ara ara gelip yazsam da, hiç eski tadını vermedi. Kendime bakmak, kendimle düşünmek veya kendimi anlatmak derdim olmadı. Akışa kapıldım.

Hayao Miyazaki'nin yeni filmlerinden "Rüzgar Yükseliyor"dan bir alıntı: Rüzgar yükseliyor, yaşamaya çalışmalıyız!

Akışa kapıldıkça ve kendime ayırdığım alanı kullanmadıkça, başka işler ve görevler tüm zamanımı kapladı. Sel altında kalır gibi oldum. çenem ve burnum dışarıda gibi sanki. Yani hala nefes alabiliyorum ama hareket kabiliyetim pek yok.

Çizim tabletim bir yıldır masamın ayağına dayalı duruyor. Masamın üstü kağıtlar, dosyalar ve post-itlerle dolu. Kendimle pek gurur duyarak okulda hem hoca hem de yönetici olarak görevlerimi yetiştiriyorum. Ama geriye ne kalıyor sorma sakın. Ben neredeyim, ne yapabiliyorum sorma.

İşte şimdi düşünüyorum. Zaman! Senin hakkında düşünüyorum. 40 yaşımın eşiğinde seninle ilgili acayip düşüncelerim var, zaman. Kolla kendini. 

Hiç yorum yok: