8 Nisan 2009 Çarşamba

Esinti

Martı da devirdik Nisan geldi ya... Yağmurlardan fırsat buldukça yüzünü gösteriveren güneş, doğayı yavaş yavaş canlandırmaya başladı ya... Usulcacık gözlerimi kapatıp, denizi düşleme zamanı artık. Ege kıyılarının iyotlu rüzgarını burnumun direğinde hissederek, gözlerimi kapayıp fıstıkçamları ve zeytinlerin içinde yürüdüğümü düşünme zamanı gelmiş demektir.

Dikkat gözler hala kapalı, yeni bir projenin eşiğinde (ortaya çıkana kadar adı bende saklı) olmanın heyecanıyla birlikte sözgelimi İzmir'in denize çıkan sokaklarında gezinmeyi düşlemek. O sokakların denize inen köşesine denk geldiniz mi birden rüzgara tutuluverirsiniz. Kilometrelerce yürüyüp hiç yorulmayabilirsiniz. Saçlarınız tuzlu rüzgardan sertleşir ve karmakarışık olur. Bir ayna denk getirip bakarsanız o anki yanaklarınızın pembesini hiç bir kozmetikle bu hale getiremeyeceğinizi bilirsiniz.



Uçsuz bucaksız maviliklere bakmak kadar insanın ruhunu dinginleştiren başka ne var? Ben bilmiyorum.

2 yorum:

Joujou dedi ki...

Ellerine sağlık canım, çok güzel olmuş(sunuz) :)

esrarengiz şeyler dedi ki...

Tarzınızı kendime yakın buluyorum, çok hoş, elinize sağlık..