10 Kasım 2008 Pazartesi

...

Son günlerin hareketli gündeminden dolayı beynim dümdüz olmuş vaziyette. Okumak/izlemek istemesem de olanlar gerçek. Gözlerimi kapasam da orada duruyorlar. Midem bulanırken diyorum ki "halk için halka rağmen mi çabalayacaksın?" İnsanlar görmezken duymazken, süpper namuslu toplumumuz ettiği haltları toprağa gömüp hiç bir şey yokmuş gibi sırıtmaya devam ederken, el kadar masum çocukları koruyamadıklarına tanık olurken, ellerinden bağlı ölüme bırakılmış zihinsel engellileri deşifre ettiler diye vay efendim batılıların bizi rezil rüsva etmesine takılmışken, iğrenç tecavüzcüleri salıveren devlet kurumlarının güvenilirliğini sorgularken üstüne bir de kendini bilmez sübyancının yumurtladığı cümlelerle midem kalkarken, bu sabah bir üçüncü sayfa haberinde biri iki yaşında biri dört aylık iki Hatice'nin aileleri tarafından öldürüldüğünü okuyunca, kendimi tutamadım ağladım sokak ortasında. Ayrıntıya giremem, burada bu tür yazılar yazmıyorum, ama bugün gerçekten çok fazla geldi. Toplum çökme durumuna çoktan gelmiş, memleketi zaten satıp savdık, Mustafa Kemal "Gençliğe Hitabe"de ne öngördüyse hepsi oldu bile. Ekonomik, politik, sosyal ve ahlaki olarak hangi ışıktan söz edebileceğiz? Bugün 10 Kasımdı. Bir kısım dinci tayfa, bugünden başlayarak resmi törenleri, ritüelleri boykot edelim çağrısı yapmış. Başı bağlı kızlarımız filan rencide oluyorlarmış. Durumu şaibeli sübyancıların TVde kanal kanal gezip dini kullanarak saçmalaması kimseyi rencide etmiyor mu? Bir de bu yönden bakalım. Başıbağlı kızlarımız, efendim, istiklal marşı okunurken, saygı duruşu yapılırken rencide oluyorlarmış. Bak sen! İşler nerelere geldi. Utanmadan neler konuşulur oldu. Bir şeyler değişmezse, dini çirkin işlerine paravan eden tecavüzcülerle, hortumcularla, vatan hainleriyle yaşamaya daha ne kadar dayanılabilir? Ey Türk Gençliği aklını başına devşir!

5 yorum:

Elif Derviş dedi ki...

:(((( hislerime tercüman olmuşsun...hiç konuşasım yok bu konularda, artık okumayı, izlemeyi, dinlemeyi de reddediyor beynim...

hiç de rencide olmuyorlar, ben bugün bizzat şahit oldum... saat dokuzu beş geçe sirenler çalmaya başladı, ben de herkes gibi olduğum yerde durdum, ve gözlerimden yaşlar indi, elimde değil...iki tane suratı badana gibi boyalı, fiziken benden çok daha fazla dikkat çeken kapalı arkadaş, "ayyy kulağım rahatsız oldu" şeklinde saygısız nidalarla sirenden nasıl da rahatsız olduklarını belirterek ellerini kollarını sallayarak ve resmen kırıtarak önümden geçtiler...unuttular herhalde... bu şekilde, rahat rahat sokakta dolaşmalarını sağlayan adam içindi o sirenler. Tüm kapalı insanlar böyle demiyorum elbette, ama kimin kimi rencide ettiği ortadaydı bu olayda...

Kırmızı Şapka dedi ki...

elifcim dediğin örneklerden o kadar çok var ki... maalesef.

pinomino dedi ki...

iyi ki çocuklar için çalışıyoruz elifcim.. biliyor musun ben ne zaman tv izlesem ne zaman gazeteleri açsam gözlerimden istemeden iniyor yaşlar..iş artık o boyuta geldi ki dün şinasi sahnesinin önünden geçerken çocukları tiyatroya getirmiş okul otobüsleri vardı.. o çocukları görünce coşkulu, neşeli, sevimli, saf, bozulmamış...yine süzülüverdi yaşlar gözümden..sonra yaptığım işi hatırladım ve içim ferahladı. karamsar olmamalıyız en azından çocukları düşünüp onların geleceği için...

Kırmızı Şapka dedi ki...

Aynen öyle pinom. Her zaman dediğim şey, tek bir çocuğun bile zihninde iyiliğe güzelliğe dair bir iz bırakabilmek işte önemli olan. Pırıl pırıl hepsi. Çocuk kitabı işine bu kadar kafayı takmamın en büyük nedeni bu. Anne olmazdan önce böyleydi, sonra daha da şiddetli bir duygu oldu çocuklar için bir artı değer yaratma çabası.

Barış dedi ki...

İş bitmiştir. Geçmiş olsun. Uyanma vakti bizim için.