18 Şubat 2007 Pazar

Belçika / Gün 2


Sabah kalktigimizda harika bir kar yagisi vardi. Ama burada pek kar
yagmazmis aslinda. Otel'deki gorevli Chantal sakin arabayla bir yere
gitmeye calismayin cok tehlikeli dedi. Oysa kar yagisi Ankara'dan
fazla degildi.
Fuar aksam 18.00'da aciliyor. Hakan, ben ve Turkiye\den birlikte
geldigimiz misafirimiz Sinan Bey Bruksel'e gitmeye karar verdik. Cunku
Temse cok kucuk bir kasaba ve gezecek fazla yeri yok. Bir onceki gun
tanistigimiz misafirperver donerci arkadasimiz Adem, bizi st.Niklaas'a
kadar goturmeyi onermisti. Once buyuk bir alisveris merkezine gittik,
ama dogrusu ben alisveris merkeziyle ilgilenmiyorum hic. Turkiye'de
olmayan seyler beni ilgilendiriyordu. Dolayisiyla orada fazla kalmayip
tren istasyonuna gittik. Adem bize inecegimiz duragi guzelce anlatti.
5. durak olan Nord istasyonunda inecektik. Belcika'nin guneyi valon,
kuzeyi flanders. Valonlar ve Flamanlar birbirlerini hic sevmezlermis.
Flamanlar felemenkce konusuyorlar, valonlar ise fransizca. Devletin
her seyi cift, dili, bakanlari…Flamanlar daha soguk ve mesafeli,
ayrica milliyetci imis. Valonlar ise daha sicak kanlilarmis. Bana her
iki taraf da sicakkanli geldi. Insanlar yardima hazir, yol veya baska
bir sey sordugumuzda herkes yardimci oldu.

Neyse, trene bindik. Yaklasik 1 saat sonar Bruksel'de indik. Biletler
kisi basi 7,5 euro. Bence pahali. Ikimiz icin bir Bruksel'e gidip
gelmek 30 euro. Yine de Bruksel'i gorunce verdigimiz paraya hic
acimadik. Harika bir yer. Kentin tarihsel dokusu cok guzel korunmus,
ayni Temse'deki gibi. Ama modern binalar da var. Gar muazzam
buyuklukte. Hollanda ve Fransa'ya da devam ediyorlar trenler.
Yeraltinda da metro agi var. Gardaki tuvaletler 50 cent ve kapida da
bizdeki gibi kolonya ve mendil olan bir masada biri oturuyor. Ayni!

Sinan Bey, garin arkasindaki (Adem'in tarif ettigi) Turk mahallesinde
alisveris yapmak istedi. 3 saat sonra bulusmak uzere sozlestik ve
ayrildik. Biraz asagi dogru yurudugumuzda Haci Baba Lokantasi diye bir
dukkan gorunce midemiz kazinarak hemen iceri girdik. Orada calisan
bir Turk'le sohbet gelisti ve bir de baktik ki, dun bizi havaalanindan
alan kisinin bahsettigi ve bizimle tanistirmak istedigi kisiyle
tesadufen tanismisiz. "Al Pacino" 11 yilini sinemaya ve oyunculuga
vermis, Al Pacino'nun halefi olma iddiasinda. Bize yolu ve binmemiz
gereken tramvay numarasini yazdi. Hakan'la el ele tutusup yola dustuk.
Hedefimiz, "brudge" denen yere ulasip Grand Palace'I bulmak. Yollarda
da araclarda da butun aciklamalar ve yonergeler fransizca ve
flamancaydi. Ingilizce bir yonerge yoktu hicbir yerde. Yine de cesaret
ve azimle yolumuzu bulduk.

Yukarıdaki meydan, tarihi ve turistik bir mekan. Müzeler, anı dükkanları vs... Örneğin Belçika'da dantel işi çok önemliymiş. Bunun üzerine bir müzesi bile vardı. Çikolata, bira ve çizgi roman da öyle.

Belcika, cizgi roman cenneti. Sokaklarda
gezerken karsimiza duvarlarina cizgi roman sahneleri cizilmis bir cok
ev cikti. Ten Ten ve Asteriks'in de memleketi burasiymis. Sadece cizgi
roman yayinlayan yayinevleri var, bunlardan biri cok eski bir gecmise
sahip olan Casterman.

Gün, çok güzel geçti geçmesine ancak bir de Temse'ye dönerken kaybolmasaydık! Üstelik de St. Niklaas treni yerine Amsterdam'a giden bir trene binmişiz. Üstelik, elimizdeki bilet 2. sınıf, bindiğimiz tren 1. sınıfmış. Antwerpen'de indik. Sora sora bulduk dönüş yolunu.
Aksam Waasland Expo Hallen'da fuarin acilis torenine katıldık. Serhan'ı ancak burada görebildik. Ben kendi adıma bebeği de görmeyi çok istiyordum ama hiç fırsat olmadı ne yazık ki. Yeşim de gelmişti, ve birkaç yazar daha. Fuarda onlar için de bir söyleşi ve kitap imzalama etkinliği olacakmış.

Hiç yorum yok: