18 Şubat 2007 Pazar

Belçika / Gün 3-4


Sabah kahvaltisinda bize ozel peynir cikiyor. Cunku normalde buralilar
kahvaltida sadece tatli seyler yiyorlarmis. Bizim icimiz bayildigi
icin bize ozel menu cikardilar. Geldigimizden beri ben de her sabah
kahve iciyorum. Cunku cay iyi degil. Ankara'daki eski dostlarımızla Belçika'da bir arada olmak bu yabancı yerde uyanma olayını yumuşattı ama. Bence. Serhan Hakan'la dertleşirken, biz de Yeşim'le Ankara'dakinden çok daha koyu bir sohbetin içine daldık.

Ogleyin Serhan bizi fuar alanina goturdu. Binbir zorlukla organizasyon
aksakliklarini asarak standimiza yerlestik. Sinan Bey'in mermerlerini
de sergiledik.


Ogleyin Serhan bizi fuar alanina goturdu. Binbir zorlukla organizasyon
aksakliklarini asarak standimiza yerlestik. Sinan Bey'in mermerlerini
de sergiledik. Sinan Bey'in mermerlerine musteri cikti ama bize daha
gelen giden olmadi. Zaten fuar tahminimizden cok daha sonuk geciyor.
Ama uc gunde cok guzel cevre yaptik kendimize. Simdiden bircok kisi
bizi tekrardan misafir etmek istiyor. Tabii biz pzt donuyoruz…
Buralarda cok Turk var. Ulke ozlemiyle herkes cok misafirperver.

Dunya kulturlerini koruma ve yasatma amacli bir non-profit
organizasyonun standinda bu isle ilgili biri vardi. Taki yapmak icin
birsuru malzeme koymuslar masaya, istersen yapabilirsin beles dedi
adam. Dunden raziyim oturdum yaptim. Bir yandan da adamla sohbet
ettik. Asinda fotografciymis, Turkiye'nin bir cok yerinde fotograflar
cekmis. Standda mogollarin geleneksel el sanatlari tanitiliyordu.
Keceden ayakkabilar, giysiler, resimler vs… Yaptigim kolye saman isi
birsey oldu, samanlar paganlar derken konu epeyice derinlesti.


Ertesi sabah kahvaltimizi yapar yapmaz Temse'yi kesfe ciktik. Kent merkezini
bulduk bu kez. Çok küçük bir kasaba Temse, ama çok sessiz ve çok düzenli.

Geze geze otele geri donduk. Fuara geldik. 3. gün biraz daha hareketli geçti. Sinan Bey bu gün Ankara'ya döndü.

Kızımı çok özledim.

Hiç yorum yok: