29 Nisan 2023 Cumartesi

Yazmak mı?


Sabah uyandığımda belli belirsiz bir rüyamı hatırlamaya çalışıyordum. Uykumda çok detaylı ve karmakarışık bu rüyalar, gözümü açar açmaz sivri bir uca dokunmuş balon gibi patlayıp yok oluyor. Son zamanlarda. Aklımda kalanları hemen yazdığım küçük bir defterim var, yaklaşık iki senedir yapıyorum bunu. Bu sabah ise rüyamı yazmak yerine blogun başına oturmak istedim. Tekrar uykuya dalacakken kafamda bir iç ses "kalk" dedi, "kalk, neden yazmıyorsun artık?". Yazmıyor muyum? Aslında yazıyorum, kitap yazıyorum, kitap bölümü, makale, bildiri yazıyorum, yıllık rapor, toplantı tutanağı, e-posta, görevlendirme, teşekkür, geribildirim yazıyorum... Hatta hatırlarsam rüyalarım yazıyorum. Ama ne yazmıyorum? Blogumu terk ettim. kendi sesimi kullanmıyorum. Bir bölüm başkanı, bir akademisyen, bir hoca, hatta rüyalarını titizce gözlemleyen bir raportör gibi yazıyorum ama elif olarak ne yazıyorum? İşte bu blog bunun içindi. 

Bir kaç gün önce Ferhan Şensoy'un Haldun Taner'le ilgili bir anısını dinledim. Haldun Taner her sabah daktilosunu balkona koyup 20 sayfa yazarmış. Zaman yaratmak, disipline olmak ne kadar önemli. Aklına yazacak bir konu gelmezse de ne görürse onu yazarmış. Pratiğe odaklı. Amaç ya da sebep ne olursa olsun, ustalardan öğrenecek çok şey var. 


Üstelik artık kimse blog okumuyor. Buralardaki herkes başka sosyal mecralara geçti; instagram, facebook, twitter... Kimsenin ne blog yazacak ne de takip edecek zamanı var. Ki bence çok güzel. Düşününce insana bir serbestlik, bir ferahlık veriyor. Yazalım bakalım, bu işe tekrar başlamanın ustası da Haldun Taner olsun. Akla bir şey gelmezse, gözlem yapalım. Amaç sadece yazmak olsun, bakalım ne olacak. 

Dışarıdaki kuş sesleri karışık. Birçok farklı kuş türü duyuyorum. Sabah saatlerindeyiz. Nisanın sonu ama Kıbrıs için serin bir hava. Dün bütün gün yağdı, şimşek çaka çaka, yıldırım düşe düşe... Evde herkes uykuda, kediler dahil. Bu sabah onlar bile uyanamamış, oysa her sabah gelip uyandırırlar. Evde çıt çıkmıyor, ama doğa çoktan uyanmış. Cıvıltılar, araba sesleri. Benim de kafamın içinde türlü düşünceler, neredeyse seslenecekler, karmakarışık. 

14 Ağustos 2021 Cumartesi

Akdeniz İkliminden İç Anadolu kırsalına...

Geziye başlamadan önce bir gezi planı yapmıştık, Trip Advisor ve Google Map bu planlar için yararlı uygulamalar... Ama daha Türkiye'ye girer girmez planların her an değişebileceği belli oldu, çünkü feribottan inince hepimiz sersem gibiydik ve doğrudan Göreme'ye gitmek yerine Mersin'de bir gece kalmaya karar verdik. 

Kızçem, bulduğu fırsatlarda gitar çalıyor, Ağustos 2021, Mersin Divan Otel

Mersin'e daha önce hiç gitmemiştim, iklim ve doğası Kıbrıs'a çok benziyor, bir Akdeniz kenti. Taşucu'ndan Mersin'e aşağı yukarı bir saatte gittik. Aslında yolumuzun üzerinde Yedi Uyurlar Mağarası ve ona çok yakın bir başka mağara olan Taşkuyu Mağarası'nı görmek isterdim ama ilk defa gittiğimiz bir yol olduğu için pek oyalanmak istemedik.  

Gülek Boğazı, Torosların tepesi, Ağustos 2021, Toroslar 




Kapadokya, Göreme'ye doğru ilerliyorduk. Yolda Pozantı'da bir mola tesisinde durduk, tost ve çay molası verdik. Gülek Boğazı'ndan geçtikten sonra iklim de bitki örtüsü de değişmeye başladı. Ormanlar yerini bozkıra bıraktı, İç Anadolu kırsalına doğru sürdük. Yanımızda termoslarla sıcak su ve çay-kahve seçeneklerimizle bir Opet'te durduk. Hava kararmaya yaklaşmıştı ve İç Anadolu serini çökmüştü, şortlarımızın üzerine polarlarımızı geçirerek değişik kombinasyonlar oluşturken bir-iki gün önceki Kıbrıs'ın sıcağını hatırlıyorduk.

Göreme'ye giriyoruz, Ağustos 2021

Daha önce hiç gitmediğimiz Göreme'ye girerken alacakaranlık basıyordu ve her yerde ışıklar, fenerler yanıyordu. Ama yukarıdaki fotoğraf o anı göstermiyor çünkü ben anın büyüsüyle fotoğraf çekmeyi unutuyorum efenim 😃😃 Kalacak yer bulmamız biraz zorlu oldu diyebilirim, zira haftasonu geliyordu ve çok turist vardı. Göreme, pek tanıtımlardaki muhteşemlikte değildi, ya da biz gezmesini bilemedik. Aşağıda tanıtım görsellerinde göremeyeceğiniz bir fotoğraf var, kaldığımız mağara otelin önü burası. Maalesef. Kaldığımız yer, isim vermeyeyim iyi niyetlerle döşenmiş ama bu kadar turistik ve uluslararası tanınırlığı olan bir kültür turizmi beldesinde olmaması gereken amatörlükler de vardı. Sorarlarsa turistler bu salaşlığı seviyor dersiniz :))) Zaten balonları da çok erken uçurmuşlar, kaçırmışız. Keyfimiz kaçınca oteldeki kahvaltıyı bile beklemeden çıktık, Eskişehir yollarına düştük.  

Bizim otel değil, karşımız... Ağustos 2021, Göreme

Göremeden ayrılıp Uçhisar'dan biraz manzara baktıktan sonra kahvaltımızı mercimek çorbasıyla yaptık. Polarlar üstümüzde ve içimiz ısındı, aylardan Ağustos dikkat! Develer filan vardı, turistler, bir şeyler bizi pek açmadı o işler... Otobana girip Ankara'ya doğru yollara vurduk. Eskişehir'e vardığımızda akşam olmuştu, yeniden bildiğimiz sulardaydık. 

12 Ağustos 2021 Perşembe

Gezimiz Başlıyor

2019 Martından bu yana tüm dünya pandeminin oyuncağı oldu. Eve girmemiz çıkmamız, ağzımızı yüzümüzü kapatmamız, evlerin ofis olması, derslerin uzaktan yapılması, sosyal ortamların dijitaleşmesi, aşı olmamız olmamamız derken en büyük gündemimiz bu oldu. İlk kez ada psikolojisini dibine kadar hissetim. Bazen buradan hiç çıkamayacağım sandım. O yüzden aşılarımızı olunca bu yaz bir Türkiye gezisi planladık. İlk kez uçakla değil arabayla yapacağımız bir gezi olacaktı bu. Gideceğimiz yer, uğrayacağımız nokta çoktu. Dolayısıyla araçla gitmek bizim için en uygunu olur diye düşündük. 

Hazırlıklar: 
1. Aşı kartları: Ailede aşısı olanların aşı kartları 
2. PCR sonuçları: Aşılı olsak bile PCR yaptırdık, bu belgenin hastaneden damgalı ve ıslak imzalı kopyası gerekli / 72 saat önce yapılmış olmalı 
3. Araç işlemleri: Araç sigortası, seyrüsefer eksiği olmaması, aracı iki kişi sürecekse araç kimin üzerinde d eğilse ona vekalet çıkarılması vs 
4. Bilet işlemleri: Yalnızca bilet sanat acenteler de var, araç sigortası vb takip edip halledenler de, tercihe bağlı 

Biz Akgünler'den bilet aldık*. Yolculuk 11 Ağustos gece 23:30'da Girne Limanı'ndan başladı. Limanda araç sürücüsü araçla birlikte güvenlikten geçiyor, biz İpek'le yaya olarak ayrı geçip Hakan'la sonra buluştuk. Arabayı geminin alt katına rampadan geri geri indirdiler ve üzerine tırlar geleceği için orası kilitlendi. Gemi çok büyük, tahminim kadar kalabalık değildi. Ama o koca gemide 8 kamara varmış ve çok önceden bilet alınması gerekiyormuş kamarada gitmek için. Biz bunu bilmediğimiz için güvertede seyahat ettik. 


Güvertede gidilecekse yolluk bir şeyler hazırlanması iyi olabilir. Bizim bir termos çayımızla gündüzden yaptığım böreklerimiz vardı. Tabii bu hazırlıkla ben kendimi çok donanımlı sanıyordum ama gemiye binip de güverteye çıkınca bambaşka bir evrende olduğumuzu anladım. Bu evren, bu yolu bu şekilde yapmaya alışmış yolcuların yerlere halılar kilimler serdiği, yastıklar ve pikelerle güverteyi evine çevirdiği, gecenin ilerleyen saatlerinde yerlere yatıp uyuyacağı bir evrendi. Hatta bizim yan tarafımıza konuşlanmış bir anne kız vardı, sabah gün aydınlanınca anne elinde Türk kahvesi pişirici (evet cezve değil, mutfaklarımızdaki o pişirici) ile priz aramaya gitti ve benim ağzım beş karış açık kaldı! Asla böyle hazırlıklı olamam, olamıyorum.  


Gece belli bir saate kadar güverte muhteşemdi, perseid meteor yağmuru** dönemiydi ve biz en üst güvertede kaptan köşkünün bitişiğine yerleşmiştik. Kıyıdan uzaklaşınca gökyüzü iyice belirginleşti, samanyolu, yıldızlar ve kayan göktaşlarını büyük bir keyifle izledik. İçerilerde güzel oturma salonları var bu arada, büyük ekranlarda sabaha kadar film gösteriliyor hatta. Ama klimalı ve pandemib.ku yüzünden içeride oturmayı göze alamadık doğrusu. Sabah varışımız 08:30'daydı ama gümrük, evrak işleriyle çıkışımız 10:30'u buldu. Böylece pandemi yüzünden geçen yaz gelemediğimiz ülkemize giriş yapmış olduk 💖

* Akgünler Denizcilik tık
** Perseid Meteor Yağmuru tık