26 Ocak 2012 Perşembe

Kıbrıs'ı geziyoruz / Bellapais

Bellapais, Beşparmak dağlarının Girne'ye bakan yüzünde kurulmuş Bellapais Manastırının da içinde bulunduğu bir dağ köyü. Daracık sokakları ve çok bozulmamış tarihi dokusuyla insanı hemen içine alan bir atmosferi var. Dağlarda Kıbrıs'ta sık sık gördüğümüz bir bulut biçimi dikkatinizi çekebilir; dağların tepe noktalarını yutan bulut bunlar... 




Bellapais Manastırı ya da diğer adıyla "Beyaz Giymiş Meryem Kilisesi", 1158 ve 1205 yılları arasında Fransa Kralı tarafından inşa edilmiş. Bu dönem, Kıbrıs'ta Lusignan dönemi'ne denk geliyor. Gotik Mimari'nin Doğu Akdeniz'deki en güzel örneği olduğu söyleniyor. Manastır, ilk olarak Augustinian rahipleri tarafından kullanılmış.



 Ada Osmanlı topraklarına katıldıktan sonra padişah tarafından Rum Ortodoks kilisesine verilmiş. Kilisenin içindeki ikonalara bakınca, Ortodoks etkisi hemen görülebiliyor. Oldukça etkili ve korunabilmiş bir kilise. Mimaride kullanılan taşlara bayıldım. Tabii turunç ağaçları her yerde...






Bu arada konuyla ilgisiz olacak belki ama, bu kadar sıcak ve kuru bir iklimde terraryumlarım için nereden karayosunu bulacağım diye dertleniyordum. Oysa burası kışın son derece yağmurlu ve bu tür taş yapıların duvarlrında ve merdivenlerinde bol bol yosun görebildim.



Kıbrıs'ta bu türden sukkulentlerden çok var, hiç bu kadar değişik çeşidi bir arada görmemiştim. Bu yukarıdakinin adını bilmiyorum ama çok güzel. Ağaçlaşabilme potansiyeli de var, birçok bitki gibi. Aşağıda ise doğasever kızım yosunları seviyor. Laf aramızda kendisi izci oldu. Buradaki okullarda gerçekten gerçek izcilik öğretiliyor. Dürbünü de var, eski fotoğraf makinesini de ona verdik, çok mutlu kafasına göre fotoğraf çekebildiği için :) 


Manastırın iç avlusundaki devasa boyuttaki dört servinin, zamanında manastırın bir bekçisi tarafından dört çocuğu için dikildiği söyleniyor. 


 Bu fotoğraflar 31 Aralık günü çekildi, yani kışın ortası diyebileceğimiz bir havada. Ama bize göre serin ve yağmurlu bir sonbahar gününden farkı yoktu. Kış ortasında yemyeşil. Başka gezi yazıları da geliyor efenim. Görüşmek üzere!

4 yorum:

Her Günlük dedi ki...

Bakış açısı farklılığı bu olsa gerek. Ben Bellapais'e gittiğimde mekanların eserlerin tarihini okumaktan yorulmuş ve çareyi fotoğraflarını çekmekte bulmuştum. Sen ise Kıbrıs'ta ender rastlanan yeşilliği ve bitkileri keşfetmişsin:)
İpek'imin izci olmasına ve gerçekten bunu doğru bir şekilde öğreneceğine çok sevindim. Ben de hem ilkokulda hem lisede izciydim ama birkaç trekking ve izci şarkılarından başka birşey öğrenemedim diyebilirim:)
Yengoş bu arada 100.takipçin ben oldum hergünlük ile, artık hergunluk de google friend connect ile izlenebiliyor, beklerim yani:=)
İkinizi de muckluyorum, dayımı ne de olsa öperiz burda, bekliyoruz onu bugün yarın:)
Naz'

beste dedi ki...

oh basladik kibris gezilerine ne guzel:) o minik elindeki bitkinin valerian oldugunu dusunuyorum! sevgiler

Kırmızı Şapka dedi ki...

Nazlıcım yeşilliği farketmemek ne mümkün, maalesef yazın kuru sarı bir sıcağa dönüşecek bunlar...

Beste, eylemlerim devam edecek :)) Sırada başka geziler var!

Banu dedi ki...

Elif sukkulentin adı Portulacaria afra. Variegatası da var, yani iki renkli sarı ve beyaz renklerin olduğu hali. Çok dayanıklı ve çabuk tutan bir türdür. Türkçe adı yok maalesef pek çok sukkulentte olduğu gibi...