Zinn diyor ki, günlük yaşam hızla akıp giderken, arada sırada durun. Hiç bir şey yapmadan, hiç bir şey düşünmeden nefesinize odaklanın. Atmosferi, sıcaklığı/soğukluğu, durduğunuz zeminin yapısını, giysilerinizin teninize verdiği dokunma duyusunu hissederek. Kızgınsanız kızgınlığınızı, heyecanlıysanız heyecanınızı kabullenerek. Ama bunların üzerinde düşünmeden durun. Diyor. Yalnızca nefes alıp verişinize odaklanın.
Genel algının tersine, meditasyonun popüler bir new age tribi olmadığının, olmaması gerektiğinin altını çiziyor. "Meditasyon diye anlattığımızın, popüler kültürün dikte ettiği gibi öyle tuhaf, esrarengiz bir etkinlik olmadığını bilmeniz önemlidir." Yalnızca bir farkında olma pratiği, kim olduğumuzu bilmemiz hakkında bir şey olduğunu söylüyor.
Özel bir biçimde oturmak ya da müzikler ve tütsülerle ilgili olmaması da ayrı bir güzellik, diğer türlüsü gülünç zaten. Bazı insanlar yürürken daha rahat gerçekleştirebiliyorlarmış bu pratiği. Ancak tabii, bir yere ulaşma amacı olmayan döngüsel bir yürüyüşten söz ediliyor burada.
Kitabı* okumaya devam ediyorum. Okurken çok kolay, ama pratiğe geçirmesi o kadar zor ki. Bir de şey diyor, su gibi olmak önemlidir. Su, kendini çevreleyen kabın şeklini alır evet, ama kayadan da rüzgardan da güçlüdür. Ağır, yaygın ama bir aradadır. Diyor. Evet.
*Neredeysen Orada Ol, Jon Kabat Zinn, Çev. Hüseyin Göksu, Kuraldışı Yayınları, 1994, İstanbul
2 yorum:
Düşünmeden durmak var ya, en zoru o gibi geliyor bana. Bir kaç saniye sonra vızır vızır düşünmeye başlarken yakalıyorum kendimi.
Evet çok zor bu. İnsanın kafasındaki sesleri kendi isteğiyle biraz susturması.
Yorum Gönder