Gecenin ilerleyen saatlerinde ise Çağan Irmak'ın bir filmini izledik, Hayali-i Cihan. Çağan Irmak, son yıllarda yaptıklarıyla ailecek kalbimizi çoktan kazandı (Çemberimde Gül Oya ve Babam ve Oğlum'dan sözediyorum) ama çok öncelerden daha Şaşıfelek Çıkmazı döneminde içim ısınmıştı tarzına. Bütün bunların üzerine snaryolarını yazdığı 12 bölümlük "Kabuslar Evi" filmleri beni artık sadık bir izleyicisi konumuna taşımış bulunmaktadır. Film diyorum çünkü dizi denemez, yalnızca mekan ortak diğer her şey her bölümde ayrı... Öyküler, oyuncular... Biz ilk 4 filmi izledik. Gerçekten etkileyici. Gerilim sineması çok zordur. Gülünç olmadan korkutmak ip üstünde yürümek gibidir. Üstelik, ben ciddi bir gerilim sineması izleyicisi olduğum için artık her film de beni tatmin etmemektedir. Açıkları hemen bulurum ve canım sıkılır böyle bir şeye. Ama beni bir şekilde yakaladı Kabuslar Evi. Öncelikle atmosfer çok başarılı, hem de her öykünün dokusuna göre aynı mekanı ufak dokunmalarla bambaşka havalara sokabilmiş yönetmen(bu arada ilk 3 filmi aynı zamanda da yönetmiş Çağan Irmak. Diğerlerinin senaryolarını yazmış onları da Uluç Bayraktar, Irmak Çığ ve Cevdet Mercan yönetmişler). İlk filmdeki (Takip) düş sahnesi çok rahatsız ediciydi. Bu atmosferi kurması için insanın mutlaka öyle bir düş görmüş olması gerekir diye düşünüyorum. Oyunculara söyleyecek hiç bir sözüm yok, birbirinden değerli oyuncular var her bir filmde. Jenerik de ayrı bir güzellik.http://www.kabuslarevi.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder