22 Ocak 2009 Perşembe

Level 3


Eskiden kardeşim Emre ile deli gibi Diablo oynardık. Olay yer altına bilmem kaç kat derinliği olan tekinsiz bir katedralde geçerdi, amaç Diablo'yu öldürüp köyün lanetini kaldırmaktı. Birimiz karakteri oynatırken, diğeri iksir içer ya da kısa yolllara atanmış silahları değiştirirdi. O zamanlar, bilgisayar yeni alınmıştı eve, bu kadar yaygın değildi. 90'ların sonundan söz ediyorum. Bir kattaki bütün canavarlar temizlenip görevler yerine getirilince bir alt kata inilirdi ve level up olurdunuz. Bilgisayar oyunu bir dönem çok oynadım, ama hiç birinden Diablo ve Caesar'dan aldığım keyifi almadım. Şimdi hiç kafam sarmıyor. Zamanım da yok. Ama bu artık level up olamadığım anlamına gelmez tabii...

Bu hafta, doktora eğitimimde bir dönemeçi daha geçip "level up" oldum. Yani ilk TİK'ime (TİK= tez izleme komitesi) girdim. Dolayısıyla tez konum belirlenmiş oldu. Bilenler bilir, çook güzel bir konu. Artık ne yapacağım belli olduğuna göre, kafam daha rahat olacak. İnsanı en çok yoran şey belirsizlik çünkü.

Onun da dışında kafam hep çok dolu; bir sürü projeler var. Şu an bitmek üzere olan bir iş var örneğin, basıldıktan sonra buradan tanıtacağım. Harika gidiyor. TİK'in iyi geçmesi nedeniyle de kafamdaki bütün o kara bulutlar dağıldı. İçimde kıpır kıpır bir heyecan var.

2 yorum:

Joujou dedi ki...

O zaman hep beraber ne diyoruuuz? "Hop tirininaynoooooooom, nay nay ninaynooooooooooooom!!!" :)))

Kırmızı Şapka dedi ki...

şappi şappiii!