Erich Fromm'ub Masallar, Rüyalar ve Mitoslar isimli kitabını okuyordum. Kitapta insanlığın tek evrensel dilinin "sembol dili" olduğu anlatılıyor. Yerel ve kültürel bazı farklılıklar olsa da temelde sembol dili tüm insanlığın ortak mirasıdır deniliyor. Tarih öncesi dönemlerde resim yazısını geliştiren insanlardan bu güne sembol dili var olmaya devam etmekte. Ancak Fromm, bu dili unuttuğumuzu, uygarlaştıkça ve dili geliştirdikçe simge / sembol dilinden uzaklaştığımızı öne sürüyor. Ancak üst beynimizin uykuda olduğu rüya evresinde alt beyin (bilinçaltı) işlemeye devam etmektedir. Rüya evresinde özgür kalabilen bilinçaltı, rüyalarda sembol dilini kullanmaktadır. Diyor ki Fromm, masallar ve mitoslar da böyledir. Bu alt metin üst metin ilişkileri, metaforik anlatımlar çok ilgimi çekiyor. Şimdi de işte, bilgi sahibi olduğumu düşündüğüm bir konuya farklı ve ilginç bir yaklaşımını anlatmak istiyorum Fromm'un.
Oedipus'un öyküsü, mitolojiyle az çok ilgilenen herkesin bilgisi dahilindedir sanırım.
Resim: http://people.brandeis.edu/~jhale/Art/moreau/moreau_oedipus_sphinx.jpg
"Oedipus (Yunanca Oidipous, "şişik ayaklı"; Latince Oedipus) veya Œdipus. Thebes'in mitolojik kralı, Laios ve İokaste'nın oğlu. Babasını öldürüp, annesiyle evlenmiştir.
Bir kahin, Thebai kralı Laios ve Kraliçe İokaste'ye doğacak oğullarının bir gün babasını öldüreceğini ve annesiyle evleneceğini söyler. Bunun üzerine çocuk doğunca İokaste çocuğu bir çobana verr ve öldürmesini ister. Ancak çoban çocuğu öldürmeye kıyamaz ve onu Korint Kralının bir memuruna verir. Memur da onu krala verir. Kral Oedipus'u çocuğu olarak benimser ve yetiştirir. Ancak Oedipus büyüdüğünde bir başka kahin yıllar önceki kehaneti kendisine tekrarlar. Tabii Oedipus evlatlık olduğunu bilmediği için Korint kralı ve karaliçesi olan ailesine bu zararı vermemek için onlardan çok uzaklara gder.
Delphoi'den çıkarken dar bir yol ağzında arabaya binmiş, yanında da bir kaç hizmetçi bulunan yaşlı bir adama rastlar. Geçiş önceliği için kavga ederler ve Oedipus yaşlı adamı istemeyerek öldürür. Öldürdüğü, Kral Laios'tan başkası değildir. Böylece kaçtığı kehanetin ilk bölümü gerçekleşmiş olur.
Thebai kentine vardığında Sfenks adlı yaratığın buraya yerleşmiş olduğunu görür. Sfenks sorduğu bilmecenin yanıtını bilemeyenleri parçalayıp yemektedir. Ancak bir gün bu bilmeceyi bilen olursa Thebai karalı olacaktır. Bilmece de şöyle:"O hangi yaratıktır ki bir süre iki ayak üzerinde, bir süre üç, bir süre de dört ayakla yürür ve de, doğa yasalarına aykırı olarak, ayakları en çok olduğu zaman güçsüzdür?"Oidipus söyle bir düşünür ve yaratığın insan olduğunu söyler: İlk çocukluğunda insan dört ayağı üzerindedir, emekler, saha sonra da iki ayağı üzerinde yürür, nihayet yaşlanınca da bir sopaya dayanır (Bilmece vikipedia'dan).
Resim: http://www.utexas.edu/
Sfenks bilmecesi çözülünce kendini sulara atarak boğulur. Oedipus ise İokaste'yi ve tahtı kazanmıştır. Böylece kehanetin ikinci kısmı da gerçekleşmiş olur. Ondan Eteokles ve Polineikes adlı iki oğlu, Antigone ve Ismene adında iki kızı olur. Ancak bir süre sonra kentte bir veba salgını çıkar. Öyle denilmektedir ki Kralın çok büyük bir günahı vardır, salgın bu nedenle verilen bir cezadır. Oidipus biraz araştırınca ormana bırakılan çocuğun kendisi olduğunu anlar. Kehanet gerçek olmuştur. Utancından ve kederinden kendini kör eder. İokaste de kendini öldürür.
Psikolojiyle bağlantısını ise Oedipus kompleksi (veya karmaşası) çocuklukta gelişen bazı nevrozların kökenini açıklamak için Sigmund Freud kurmuş, Oedipus Kompleksi olarak. Kısaca erkek çocukların anne ve babasına karşı beslediği sevgi ve düşmanlık duygularının bir bütün halinde toplanması. Freud bu konuda şöyle demiş: "Fakat biz, kraldan daha şanslıyız. Çünkü eğer psiko-nevrotik bir hasta değilsek, annemize karşı hissettiklerimiz ve babamıza karşı duyduğumuz nefret, doğal bir biçimde tükenecek ve dinecektir. Ama yine de içimizde ortaya çıkan "anneye sahip olma arzusu" karşısında, büyük bir üzüntüye kapılır ve onu bastırmaya çalışırız." Freud, neredeyse bütün çalışmasının temelini "Oedipus Kompleksine" dayandırmış.
Nevrozları bu biçimde açıklamıştır.
Fromm ise bu mitosu yorumlarken, cinsellik bazında değil de otorite bazında yaklaşmış. Diyor ki, Freud'un yaklaşımı doğru olsaydı yani Oedipus bir tutkuyla hareket etseydi öncelikle İokaste ile tanışmalı ve ona aşık olmalı sonra kralı öldürmeliydi. Ancak Oedipus tamamen rastlantısal olarak kralı öldürmüş ve iokaste ile de tahtla birlikte verildiği için evlenmiştir. Aslında bu öykünün temelinde bir otorite savaşı yatmaktadır. Bu savaş anaerkil ve ataerkil düzen arasında gerçekleşmektedir. Oedipus tragedyasının yazarı Sophokles, oyunun yazıldığı dönemi de alttan alta eleştirmektedir. Örneğin dönemin elitist diktatörleri sofistleri eleştirir. "Sophokles, entelektüel bir elit tabakanın despotizmini savunan ve sınırsız bir egoizmi büyük bir ahlaki erdem olarak gören Sofistler'e karşı çıkıyordu."Fromm'un adı geçen kitabı sf 218. Sofistler ataerkil düzeni korumaya çalışmaktadırlar. "Bachofen'e göre, zamanla erkekler kadınları yenmiş ve onları egemenliklerinin altına almışlar, ayrıca ataerkil bir toplum düzeni kurmayı da ihmal etmemişlerdir... Böylece Ana Tanrıçanın yerine erkek bir Tanrı geçmiştir" Fromm'un adı geçen kitabı sf 197.
Tragedyanın yazıldığı çağda Peleponnes savaşı ile Atina'nın bağımsızlığı tehlikeye girmişti ve genellikle savaş dönemlerinde olduğu gibi toplumsal yapı ve felsefi / dini görüşler sınanmaktaydı. Savaş döneminde geleneksel tanrılar kültü önem kazanmıştı. Açlık kıtlık ve salgın hastalıklar bunun ateşleyicisi olmuştu. Burada geleneksel derken Olimpos öncesi dönem kastediliyor, yani anaerkil dönem ve kutsal tanrıça inanışları. "Bu nedenle Sophokles, insan onurunu ve insanlar arasındaki dayanışmayı, devletin otoriter ve yararcı düzeninden üstün tutmuştur." Gerçekten de Oedipus'un annesi / karısına olan tutumu aşk ya da tutku değil, otoriteyi simgeleyen baba figürüne karşı çıkmadır. Fromm'a göre Oedipus ataerkil ve anaerkil dünyaların arasında duran bir insandır. Babasını tanımayıp annesini tanıması anaerkil yönüne, daha sonra babasını bulması ataerkil yönüne işaret ediyor... Daha fazlası için trilojinin 2. bölümü "Oedipus Kolonos'ta" ve 3. bölümü "Antigone"ye bakmak gerekecektir.
1 yorum:
Oedipus kompleksini Freud psikanalizminin temeli görmek bir derece doğrudur. Ancak daha önce gelen bir şey vardır ki:"bilinçdışı". Oedipus, psikanalizmin bu "bilinmeyen" inin öznelerinden en önemlisi ancak yalnızca bir tanesidir. Bahsettiğiniz gibi Fromm Oedipus'u sosyalliğinde kavrar ve sosyolojik bir bakış getirir, konuya. Ancak Oedipusa verdiği önem değişmez. Freud'un bir gözü hep bilindışının üzerinde olduğu için(ki yeni keşfedilmiş ve dil'in ulaşılmazlığınca ulaşılmaz nesnenin peşini bırakmak öyle kolay olmasa gerek)onun sosyal tarafını micro ölçekte(aile) düşünmekten öteye geçmez. Ne anlatmak istediğimi bilmiyor olsamda, Fromm bu yaklaşımıyla Freud'u yeniden okumaktan başkaca bir şey yapmamıştır. Mit'i yalnızca Sophokles'e mal etmek de bizi yanlışa götürebilir. Sophokles zaten var olan bir Mit'i eserine taşımıştır. Elbette kendi yorumlarını da katarak. Post Feminist kuramcılardan biri de Sophokles'in bu yorumunu demokrasiye geçiş olarak anlamıştır. Sophoklesle birlikte daha belirgin anılan, kardeşlerine de babasına da, annesine de eşit uzaklıkta davranan, babasının 'büyük yasak'ının bile ölümü(idamı)hak etmediğini düşünen Antigone'u işaret ederek. Freud elbette, Oedipus'u; babasını öldürmeye, annesiyle birleşmeye yönelten kaderi merak ediyordu. Tanrıları rahatça ebeveynlerini öldürür, onlarla birlikte olurken, insanlık neden kendi kralına bunu hem kadermişçesine yaşatmış, hem de onu bunun sonunda ölüme mahkum etmiştir? Antigone'un merhameti, babasının; suçu işlerken bunun suç olduğunu bilmemesinden mi kaynaklanır? Yoksa o da babasına aşıktır da, çilesini babasıyla Atina'ya kadar sokaklarda dolanarak mı doldurdu? Sfenksin Oedipus babasını öldürdükten sonra karşısına çıkması da ilginç. Babasını mite bakılırsa alelade bir şekilde öldürür. en büyük gerginlik sfenksin karşısında yaşanır. Ölecek mi, yoksa sınavdan geçip, insanlığın başına musallat olmuş sfenksin ölümünü mü sağlayacak.Sorunun yanıtı 'insan' dır. Annesiyle birlikte olmasında hiçbir biyolojik engel olmayan 'insan'. Gerçeği ilk Oedipus öğrenseydi acaba ne olurdu? Belki yine acısına katlanamaz ve kendini ele verirdi. Ama Oedipus bunu hiç bilmeseydi, ya da bunu duyduğunda gerçeği bilme arzusunu yenip konuyu en azından kendisi için kapatsaydı? Kapatamazdı, annesiyle birlikte olup olmadığını bilme arzusunu yenemezdi. Kompleks, buydu zaten. Anneyle birlikte olmanın mümkünlüğü, kışkırtıcılığı, katlanılmazlığı, imkansızlığı, merakı. İlişkinin gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesi bir şey ifade etmiyor, galiba. Oedipus Sfenksin sorusunun cevabını hiç bilmeyebilirdi.
Yorum Gönder