9 Haziran 2008 Pazartesi

Kıbrıs, yakın plan...

Ben daha 1,5 yaşında bebekken babam Kıbrıs'a tayin olmuş. 1 yıl kadar kalmışız. Tekrar bir vesileyle Kıbrıs'a gitme olanağı doğunca annemle babam hemen google earth'ten eskiden oturduğumuz evi buldular. Bir kroki çizip elime tutuşturdular. "Bak bakalım gitmişken, evimiz duruyor mu?" Küçücük tek katlı müstakil bir evmiş. Arkasında bir koru varmış, köşede bir ekmek fırını. Babam, evin üç tarafına çam ağaçları dikmiş bir bahçe duvarı gibi. Gidemedim ki. Oysa bir sürü fotoğraf çekecek, bu gezinin adını "Çocukluğun İzinde" koyacaktım. Yine de gittiğim yerlerden fotoğraflar çektim. Bu tuhaf, tekbaşına ülkenin uzaktan ve yakından algılanışı öyle farklı ki. Ben de fotoğraflarımı çekerken iki izlek peşindeydim. Yakından ve uzaktan... İşte yakından Kıbrıs fotoğrafları...

Girne: Bu ağaç Sevişen Ağaç adında bir türmüş. Üzerindeki plakada şunlar yazıyordu:
"Gördüğünüz bu ağaç Latincede Bella Solarius adıyla bilinmekte olup tahminen 175-200 yaş arasında olduğu sanılmaktadır. Ağacın anavatanı Afrika kıtasıdır. Ağaç, erkek ve dişi olarak iki cinstir. Burada da görüldüğü gibi dişileri gövdesi ise daha incedir. Keza her iki cinsin meyveleri de farklıdır. Ağaçların dalları birbirlerini saracak şekilde gelişir. Ki bu nedenle ağaca "Sevişen Ağaç" da denilir. Bu ağacın en büyük özelliği tek olarak değil grup olarak birkaçının bir arada yaşamasıdır.
Dallar oldukça hafif adeta içi boş gibidir. Bu nedenle eskiden sandal yapımında kullanıldığı da bilinmektedir. Girne'de buradan başka (2) yerde daha bu ağaçtan vardır. Yazın sıcaklarda gerçekten çok güzel serinlik veren hoş bir gölgesi vardır."

Salamis: Salamis antik kentindeki tiyatronun basamaklarında kimbilir kaç yaşında bir deniz kabuğu kalıntısı.

St. Barnabas: Annemin saksıda yetiştirdiği kaktüsgillerden şu bitkilerin burada saksı değil toprakta ağaca dönüşmüş ve coşmuş bir şekilde olduğunu görünce şaşırdım. Sümüklüböcekler ne yapıyor acaba :)
St. Barnabas: Mis gibi çiçek kokuları ve kuş cıvıltıları. Arkeoloji müzesinin bahçesindeki Çin gülü.

St. Barnabas: Portakallar yeni tomurcuklanıyor. İnsanı çıldırtan o turunç kokusu, gözleri kapayınca Ege'ye götürüyor bünyeyi.

St Barnabas: İkon müzesindeki kabartmalardan ayrıntı. Ortodoks ikonlarının göbeğinde bir "Selçuklu" kartalı. Aslında motiflerin taşınırlığının bir örneği daha, bazı imgelerin evrensel tabanda nasıl ortak bir dil kullandığına ilişkin bir örnek. Gücün ve asaletin bu simgesini Selçuklular da kullanmış başkaları da.

Salamis: Antik kentin duvarları...

Yol: Magosa'ya giderken...

Lefkoşa: Ara sokakları Ayvalığa çok benziyor.

Hiç yorum yok: